Bir Söz

"Sarhoş, cinayeti yapar da sonra "özrüm vardı, kendimde değildim"der. Kendinde olmayış, kendiliğinden gelmedi sana, onu sen çağırdın."
Mevlana

28 Temmuz 2009 Salı

İş hayatında "Üzümüne ye bağını sorma".


Sen neyi neden yaptığını bliyor musun?
Yaptığın işin ne işe yaradığını?
Kimlerle beraber bu işi yapabildiğini?
Onların katkısının ne olduğunu?

"Üzümünü ye bağını sorma" sözü, bir anda başka bir anlama büründü.
Şurdan başlayayaım. İş/özel arkadaşlarıyla birşeyler yaparken, işin onlar tarafından nasıl yapıldığını bilmeyen insanlarla karşılaştım. Adamın umrunda olmamış bu güne kadar, sadece talep etmiş. Bana bunu getir, bana bu lazım. Ama nasıl oluyor, detayda en önemli noktalar nedir bilmiyor. Savunması da hazır; "Onun işi değil mi? Bilsin, benim bilmeme gerek yok!"

Vee son perdede, işi yapan kişi gidince, ortada kalıyorsun dostum. İşin ne şekilde yapıldığı konusunda, yani çevrendeki "ilgi" alanındaki işlerden bahsediyorum, bilgin olmayınca, işlerin yürümüyor artık.

Unutmayalım ki başarılan her şey bir kaç kişinin katkısıyla oluyor. Siz etrafınızdaki ortama hakim olursanız, o zaman işleriniz her zaman iyi gider doğru sonuçlanır.

O yüzden etrafımızla ilgilenmeli, o üzümlerin nasıl geldiğini öğrenmeliyiz.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

"Söz Yaşlarım"

Güzel bir hayat için ne kadar risk alabilirsiniz? Neleri feda edebilirsiniz?
Yaşamınızı değiştirmek için ne kadar gücünüz var?

Bu kitapta bir psikologun başından geçen aşk hikayesini okuyabilirsiniz. Internet de işin içine girmiş.

Psikolog baş rolde olunca, insanların hayatları önünüze tüm çıplaklığıyla ortaya seriliyor. Okursanız eminim ki kendi hayatınızdan birşeyler bulacaksınız. Bir anda gözlerinizi dolduran , bir anda sizi güldüren sayfalar istiyorsanız, kaçırmayın derim.

Belki de önünüzde olan şansları daha iyi değerlendirebiliriz ne dersiniz?

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Motorla yaz yağmurunda ıslanmak

Brainiac'ın bir araştırması vardı. Belki başka yerde de olabilir, sorun değil. Araştırma sorusu şuydu:
"Yağmurda yürüyerek mi koşarak mı daha az ıslanırsınız?"
Sonuç ne çıkmıştı hatırlamıyorum ama bugün ben bunu motorlu olarak denedim.
Ben derim ki; "motorla yağmurda çok çok ıslanıyorsunuz".

Bunu bilmek güzel mi değil mi, gerekli mi bilemiyorum ama şu anda son tatil günlerimi kişisel işleri halletmekle geçirirken güzel bir gün oldu bugün.
Islanmak güzel. Değişik bir gün olması güzel.
Bunu görmek, farkında olabilmek de güzel.
Göremiyenlere duyrulur...

2 Temmuz 2009 Perşembe

Neye ihtiyacı olduğunu bilmemek

Bugün bir satış görüşmesine girdik. Amaç satıştaki arkadaşlara eğitim. Genel Müdür bizi duymuş, satış müdürlerine yönlendirmiş.
Eğitim satışından bir arkadaşla beraber gittik.
Ana yaklaşım...
"Bizim iş farklı!"
"Peki anlatın ne farklı?"
"Bizim müşterimiz öyle değildir , böyle değildir."
"Peki nasıldır?"
"Bir de bizim çocuklar tecrübeli bayaa.."
"Peki sorun ne? Neden eğitim alacaksınız? Sizce ne eksik?"
....
Bir cevap alıncaya kadar çatladık. Sabır, sabır, sabır... Neyse ki 100 soru ile 5-6 cevap alarak çıkabildik.
Belli ki GM bazı açıkları görüyor ancak müdürler bunu pek göremiyor.
Müşteriye ne istediğini söyletebilmek çok zor bir süreç. Bu süreçte netleşememek ileride sorun demek. Şimdi en azından onların ne isteyebilecekleri hakkında daha net bir tablomuz var.
Müşteriyi tanıma konusunda sabırla çaba göstermek sonucunu verecek umarım.

1 Temmuz 2009 Çarşamba

"İnsanlar ikiye ayrılır....

"Sevmeyi bilenler ve sevmeyi bilmeyenler"

Çok sevdiğim bir arkadaşımla söyleşiyorduk. Birini, bir yeri, olduğun yeri olduğu gibi sevmekten bahsediyorduk.

Dedi ki:
"Sevmeyi bilmeyen insanlar sevmek için sebep arıyorlar.
Oysa sevmek için sebep aramamak lazım."

Nazım'ın dizeleri geldi aklına sonra...

Nazım Hikmet - “Tahir ile Zühre meselesi”

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahir’le Zühre olabilmekte
yani yürekte.

Mesela bir barikatta dövüşerek
mesela kuzey kutbunu keşfe giderken
mesela denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?

Yani Tahir’i Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Sevgiyle kalın...